Beş bin yıllık kadim bir medeniyetin evlatları, ‘’habibim sen olmasa idin kainatın yaratmazdım’’ sözüne mazhar olmuş bir peygamberin ümmetiyiz.

Anadolu’yu vatan yapmadan önce bu aziz millet Orta Asya’nın bozkırlarında zor hayat şartlarında, soğuk iklimlerde, sürekli düşman tehdidi altında yaşarken yaşamlarının devamlılığı için kendi yasalarını oluşturmuşlar ve buna ‘’TÖRE’’ demişlerdir. Bozkır coğrafyasının yaşam koşullarını Türk töresi belirlemiştir. Töre, yüzyıllar içerisindeki yaşam biçiminin ortaya koyduğu ve herkesin uymak zorunda olduğu yazılı olmayan kuralları ifade eder.

Mensubu olmaktan onur duyduğum Türk Milleti, İslam Dini ile tanışmadan önceki yaşamında insana kıymet vermiş kadın erkek ayrımı yapmamıştır. Onun içindir ki bizim gençlik yıllarımızda medeni batı diyerek bizlere dayatmaya çalışılan Avrupa’da daha kadının adı yok iken Türk tarihinde Tomris Hatun emrindeki ordu ile Perslere savaş alanında korkunç bir mağlubiyet tattırmıştır.

Aynı yıllarda Arap dünyasında kız çocukları canlı canlı ölüme mahkum edilirken, kendi elleri ile yaptıkları putları ilahlaştıran, kimsenin kimseye güvenmediği, para ve malın her şeyden kıymetli olduğu bir yaşam devam etmektedir. O dönemin Avrupa’sında olduğu gibi Orta Doğu’sunda da kadın ve aile yoktur.

Oysa Orta Asya bozkırlarında Türk Milleti Hakan-Kağan gibi isimlerle ifade ettiği devlet başkanı makamının hemen yanında onun eşi için de aynı statüde ve aynı haklara sahip yer ayırmıştır. Ataya saygı, evlada sonsuz sevgi, güven ve merhamet o dönemdeki Türk Devletlerinin en büyük özelliği, gücü, belki de başarılarının en temel taşları olmuştur.

Türkler İslam dini ile müşerref olduktan sonra yönetimde adalet, ticarette ahlak, komşu hakkı, inanç özgürlüğü gibi hayatın her alanında insana verilen değer öyle zirve yapmıştır ki; Bizanslı Ortodokslar bile ‘’İstanbul’da Latin külahı görmektense, Osmanlı sarığını tercih ederiz’’ demişlerdir.

Allah’ın habibi sevgili peygamberimizin ‘’Komşusu açken tok yatan bizden değildir’’ hadisini kendine yaşam tarzı seçmiş bir millet iken komşusunu tanımayan, eşine güvenmeyen, devletine inanmayan, evladını sevemeyen, ataya saygısız, devlete isyankar, eşine ve evlatlarına sevgisiz bir hale nasıl ve niye geldik.

Bize neler oluyor??????????????????

Olimpiyat ikinciliğini kazanmış bir kardeşimiz annesi ile çekilmiş bir resmini paylaşır sosyal ağlarda. Bu milleti tanıyamamış bazı alçaklar ‘’Sil şu resmi bizi Arap sanacaklar’’, ‘’Offf rezil olduk, sarışın normal bir kadın bulamadınız mı?’’, ‘’Maalesef yine rezil olduk dünyaya, annenizin resmini paylaşmasa idiniz’’ gibi mesajlar yazarak kahraman Türk kadınını hakir görmüş, onu aşağılamaya kalkmıştır. Zavallılar bilmiyorlar ki ‘’cennet anaların ayakları altındadır’’ sözünü veya ‘’Ana ağlarsa, arş titrer’’ sözünün mana derinliğinden hiç anlamazlar.

Haberi izlerken tüyleriniz diken diken oluyor ve insanlığınızdan utanıyorsunuz, tabi utanacak kadar bir insanlığınız kalmış ise. Kadıncağız bağırıyor ‘’hamileyim abiler yardım edin’’ diye. Bir insanlığını kaybetmiş aşağılık elindeki demir çubukla vuruyor o masuma. Yere düşmüş kadıncağız, canından vazgeçmiş karnındaki yavrusunun hayatını kurtarmanın derdinde. Bir alışveriş merkezinin önü, bir kişi taburede oturuyor bu cani tarafından kadıncağız şiddet görürken kılını kıpırdatmıyor. Bir kişi yoldan geçiyor umurunda değil, etrafta onlarca insan müsveddesi var. Çocuğunun gözü önünde anne feryat figan ediyor ancak, kimse yardıma gelmiyor.

Oysa insan eşrefi mahlukattır. Yani Yüce Allah tarafından yaratılanların en şereflisidir. Bu gerçek durur iken bir şaklaban TBMM tarafından Sokak Hayvanları Yasa Tasarısı görüşülürken ‘’bana insan demeyin, bana hayvan deyin’’ diye bağırarak sözüm ona yasaya karşı tavır sergilediğini beyan etmektedir. İnsani değeri bitmiş, hayatında insana ait hiçbir emare kalmamış, aşalığın aşalığı hale gelmiş bu insanlarda aramızda yaşamaktalar. Gerçekten hayvanlaşmış, duygusuzlaşmış, sevgisizleşmiş, güzel olan hiçbir şeyi kalmamış bu insanlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz maalesef.

Çok samimi olarak kendime soruyorum bize neler oluyor????????????????

Ahi geleneğidir, bir esnaf bir satış yaptıktan sonra komşusu siftah yapmamış ise gelen müşteriyi ona yönlendirirdi. Ben siftah yaptık komşum henüz yapmadı ondan alın der ve mal satmazdı müşteriye.

Şimdi öyle mi; bir yardımsever hayrına bir yardım dağıtıyor, insanların kalabalık olduğu bir yerde açmış sergiyi ve ihtiyacı olanlar buradan ihtiyaçlarını alabilir diye de insanları oraya topluyor. İnsanlar yığılmışlar yardım malzemelerinin üzerine bir tane almış ihtiyacı olandan kenara çekilmiyor, bir tane de oğlu için alıyor utanmıyor bir tanede kızı için alıyor, etrafına hiç bakmıyor. Kenarda bir mağdur, mahzun ve utangaç bu doymaz ve utanmaz insanlardan fırsat bulup belki de oradakilerin tamamından daha fazla ihtiyacı olan bu kişi bir tane bile alamıyor. Yani insanlığından utanan hiç kimse yok o kalabalığın arasında sadece yokluğun yakasına yapıştığı o mahzun ve mağdur kişi var utancından o kalabalığın arasına girip ihtiyacını alamıyor.

Utanan bir tek o.

Anne baba çalışmış, hiç tatil yapmamış, hiç doyasıya sofradan kalkmamış, belki de hiç yaşamında içten gelen bir gülümsemesi olmamış ama onuru ile çalışmış, helal lokma getirmiş hep eve, eşi ile birlikte aza rıza göstermişler, zora göğüs germişler, sıkıntılara katlanmışlar ve Allah’ın kendilerine emaneti olan evlatlarını büyütmüşler, okutmuşlar, önce iş sonra aş ve sonra eş sahibi yapmışlar. Sonra yıllar yormuş bedenlerini o yorgun bedenler yılların yükünü daha fazla çekememiş şimdi yol gözlüyorlar. O, uğruna ömürlerini feda etmiş evlatlardan, akrabalardan, komşulardan gülen bir yüz görmeyi, sıcak bir hal hatır sormayı bekliyorlar. Nerede mi; ya bir devletin açmış olduğu sığınma evinde, ya bir yaşlılar bakım merkezinde yada yapayalnız kaldığı ev denen dört duvar arasında.

Bize neler oluyor???????????????

Eşcinsellikle aile kavramını yok ediyoruz. Kaynağını bilmediğimiz haksız kazançlarla helali harama katmışız. Bir tek ben bilim ile doğruyu yanlışı unutturmuşuz. Hz.Peygamberin “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” hadisini bile unuttuk, komşuluğu öldürüyoruz. Birlik, dayanışma, yardımlaşma, bölüşme, paylaşma, büyüğe saygı, küçüğe sevgiyi unuttuk/unutturdular.

Bir gecelik hayvani arzuları için arkadaşının eşi ile birlikte olanlar, milleti hakir görüp çağdaşlık adı altında vücudunu teşhir edenler, sanatçı kisvesi altında şöhret olmak için namus ve iffet kavramını unutanlar, bir oy için devletin varlığını ve milletin birliğini hatırlamayanlar, bir koltuk için bildiği bütün doğrulardan vazgeçenler ile üç kuruş için şişkonun yatağına girmeye hazır namus yoksunu, iffetsiz insanlar ile aynı havayı teneffüs ediyoruz maalesef.

 

Bize neler oluyor???????????????????