SİYASİ KÖRLÜK

Son yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri, seçim öncesi ve seçim sonrası olarak 2 ana aşamalı olarak değerlendirilmesi ve bu aşamalarda neler yaşandı, seçim sonuçlarını ne etkiledi kim nerede yanlış yada doğru yaptı bu yazıda değinmeye çalışacağız. Daha önceki yazılarımızda bu seçimlerle ilgili düşüncelerimizi ve değerlendirmelerimizi beyan etmiştik. Ne kadar doğru analizler yaptığımız seçim sonrası yaşanılanlara baktığımızda bizi haklı çıkarmıştır.

Cumhur ittifakı nasıl kazandı, millet ittifakı nasıl kaybetti bu yada buna benzer soruların cevaplarını ileriki yazılarımızda bulmaya çalışacağız ama bu yazımızda Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU niye kaybetti; onun analizini yapmaya çalışacağız.

Her şey 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimleri ile başladı. İktidar partisi karşısında sürekli seçim mağlubiyetleri alan CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU, iç dünyasını öylesine bir Adalet ve Kalkınma Partisi öfkesi ile doldurmuş ki, mahalli idareler seçimlerinin sonrasında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güçlü bir aday olarak girebilmesi için mahalli idareler seçimlerinde başarılı olması gerektiğini çok iyi biliyor idi. Tüm planlarını da buna göre yapmıştı. İktidar karşıtı tüm bileşenleri özellikle büyük ses getirecek yerlerde İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin Hatay gibi seçim çevrelerinde bir araya getirerek mahalli idarelere seçime girdi. İktidar Partisinin yanlışları ve hataları ile birleşince amacına ulaşarak başarıyı yakaladı.

İşte ne oldu ise Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU için bu seçimlerden sonra oldu. Uzunca bir süre böyle bir başarı yakalamayan Cumhuriyet Halk Partisi ve seçmenleri iktidar sarhoşluğu yaşamaya başladılar. Bu sarhoşluk, Milliyetçi Hareket Partisi’ne ihanet ederek ayrılan ve seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ni destekleyen İyi Parti’yi doğru analiz edemediler. Seçimlerde o tarihlerde Halkların Demokratik Partisi olarak faaliyette bulunan bu günün Yeşil Sol Partisi’nin desteğinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başlarına bela olacağını idrak edemediler.

Bütün bu görülemeyen yanlışlara rağmen Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’nun seçmen nezdinde iktidar alternatifi bir siyasetçi olarak kabul edildiği gerçeği doğdu. Ta ki İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanan ve zafer sarhoşluğu yaşayan Ekrem İMAMOĞLU, Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’nu, CHP parti teşkilatını ve diğer destek veren grupları bir çırpıda unuttu. Dozeri kullanan şoför bir süre sonra dağları ben yıkıyorum demeye başlarmış gibi Ekrem İMAMOĞLU’da seçimleri kendisinin kazandığı düşünerek hedef büyültüp Cumhurbaşkanlığı makamını düşlemeye hemen İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri sonrası başlamıştı.

İstanbul’a hizmet için seçildiğini söyleyerek parti rozetini çıkartacağını söyleyen İMAMOĞLU, Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN ile doğrudan muhatap olmak için yerli yersiz her konuda konuşmaya başladı. EGO’su yüksek, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile her zaman kavgaya hazır, şahsi ikbali için her kuralı çiğneyecek bir kişilik ABD ve AB ülkelerinin gözünden kaçmaz ve hemen harekete geçerler. Büyükelçileri aracılığı ile Ekrem İMAMOĞLU ile görüşmelere başlarlar. İçerde de kendi partisinin giderlerine kaynak arayan Meral AKŞENER’de harekete geçer ve Ekrem İMAMOĞLU’nun bu engellenemez ihtirasını körüklemeye başlar. Tüm bunlar olur iken Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU ise, bu yaşanılanları Sn. Cumhurbaşkanı ve AKPARTİ iktidarına yönelik siyasi davranışlar olarak değerlendirip kendisi için yaklaşmakta olan tehlikeyi bir kez bile görememiştir. Oysa ismi ve CHP.nin mahalli idareler seçimi sonrası ortaya koyduğu performansı onu Cumhurbaşkanı alternatifliği için öne çıkarmıştı.

Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’na karşı sürekli Meral AKŞENER tarafından desteklenen Ekrem İMAMOĞLU, belediye kaynaklarını İyi Parti için sonuna kadar açmıştır. Bu arada ABD ve AB.liği büyükelçileri de yeni yüzyılın parlayan ülkesi Türkiye ve onun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’dan kurtulmak için hazırladığı programı sahneye koymaya başlar. İlk olarak Meral AKŞENER tarafından ifade edilen Millet Masası teklifi diğer iktidar karşıtı siyasi oluşumlarında dahil edilmesi ile Millet İttifakına dönüşür. Dünya ülkeleri nezdinde yüksek bir itibarı olan ve Türk Milleti nezdinde de büyük bir destek bulan Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN’ın seçim kaybetmesi için karşısında kurulan bu millet ittifakına destek ve propaganda gücü verilmeli idi. İçerdeki figüranlar tarafından hemen Sn. Cumhurbaşkanı için DİKTATÖR yaftası işlenmeye başlandı. İşte Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU için bu sihirli bir kelime gibi geldi ve iktidar partisine karşı kaybettiği seçimler nedeni ile duyduğu öfke Sn. Cunhurbaşkanı’na karşı SİYASİ KÖRLÜĞE dönüştü. Gözü önünde oynanan ahlak dışı, hiçbir kural tanımayan, siyasi etik kurallarına uymayan, seçmende karşılığı olmayan, kara sahnenin kirli figüranlarınının oyununa düştü.

ABD ve AB.liği ülkeleri tarafından fonlanan yazarlar, çizerler, siyasetçiler, artistler, akademisyenler, en önemlisi de gazeteciler ile televizyoncular Cumhurbaşkanlığı seçimlerine KAZANACAK ADAY ile gidilmesi gerektiği tezi işlenmeye başlamış ve yine bu sefer hem içerden hem dışardan fonlanan anket firmaları sürekli Ekrem İMAMOĞLU’nu birinci sırada, Mansur YAVAŞ’ı ikinci sırada Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’nuda üçüncü sırada göstererek kamuoyunu şekillendirdiler. Bu propaganda öyle işletildi ki millet ittifakında yer alan diğer siyasi figürler aylarca ikna edilmeye çalışıldı ve masa bir türlü Cumhurbaşkanı adayını açıklayamadı.

KAZANACAK ADAY propagandası Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU'nun popüleritesini düşürdü ve seçmen nezdinde de partisine sahip olamadığını gösterdi. 

Oysa Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU, Ekrem İMAMOĞLU’nun genel siyaset üzerine ilk çıkışlarında önünü kesip CHP.nin bilgisi dışında davranış ve söz söylenemeyeceğini en ağır bir şekilde önünü kesmeli idi, yapamadı. Meral AKŞENER’in KAZANACAK ADAY tanımlaması ile Ekrem İMAMOĞLU’nu işaret etmesi için en üst perdeden terbiye sınırları içerisine davet ederek başka partinin iç işlerine karışmaması gerektiği onun anlayacağı bir dille söylenmeli idi. Sadece o değil Ekrem İMAMOĞLU için de parti içi disiplin soruşturması başlatması gerekir idi.

Bakın İmamoğlu’na ceza verilmesinin ardından Saraçhane’ye giderken CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’nu aradığını belirten Meral AKŞENER ne demişti.

“Kılıçdaroğlu’nu aradım, telefonu kapalıydı. Ben de Almanya meselesini unutmuşum, uçakta zannettim sonra anlaşıldı ki bir programdaymış. Yanlış anlaşılmasın izin almaya aramadım, öyle bir durum yok. Zaten kimseden izin alma mecburiyetim yok, söyleyeni de fena çarparım. Çünkü bu belediye başkanları iki partinin ittifakıyla seçilmiş belediye başkanları. Bir tek Mersin hariç diğerlerinin tümü bütün CHP’nin ve İYİ Parti teşkilatlarının çalışarak seçtirdiği belediye başkanları dolayısıyla bu arkadaşların iyi yaptıklarından da kötü yaptığı işlerinden de mesulüz. Dolayısıyla izne mizne ihtiyaç yok. Kendi seçtirdiğimiz belediye başkanı için kimden izin alacağız! CHP üyesi olarak seçilebilirler ama onların sorumluluğu hepimize ait.’’

Ne garip değil mi hiçbir CHP.liden ve Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’nu sevenden şöyle şiddetli bir itiraz gelmemişti. Bunu gören ABD ve AB.liği devletleri yine devreye girerek 6.lı masaya geri oturttukları Meral AKŞENER’e vazgeçemedikleri prensleri olan Ekrem İMAMOĞLU ve Mansur YAVAŞ isimlerini seçimlerin kazanılması halinde Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı için teklif ettirildirler. Yine Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP.liler tarafından yüksek perdeden ir itiraz gelmedi.

Altı çizili cümleler her şeyi özetliyor. Bir siyasi partinin belediye başkanı başka bir siyasi partinin genel başkanı tarafından kendi genel başkanına karşı korumaya alınıyor ve Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN düşmanlığı Sn. Kemal KILIÇTAROĞLU’nun bunu görmesini engelliyor. Yazımıza başlık ettiğimiz SİYASİ KÖRLÜK işte tam bu.

 

 

SAYIN KEMAL KILIÇTAROĞLU, BEN ATASÖZLERİNİ SEVERİM. ONLAR EN DOĞRUYU SÖYLERLER, ATALAR DEMİŞ Kİ;

‘’BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ’’