Son yıllarda belki de en çok duyduğumuz fakat ne hikmetse bir türlü somut olarak hissedemediğimiz iki kavram. Muhakkak ki çok önemli, özellikle Devlet ve Millet olarak yaşadığımız acı tecrübelerden sonra daha da ehemmiyetli hale geldi. Hatırlatma babında söyleyeyim. EHLİYET, ustalık, yeterlilik ve iş bilirlik anlamlarına gelir. LİYAKAT ise , herhangi bir organizasyonda işe uygunluk ehil ve uzman kişinin seçilmesi anlamına gelir.

       Kısa tanımlamalar kamu ve idari açıdan bu iki kavramı olmazsa olmaz hale getiriyor. Kamu imkânlarını ve kaynaklarını, bu iki özelliği kişiliğinde birleştirmiş doğru insanlar yönetmelidir. Bugün devlet idaresinde ne kadar fazla nitelikli yöneticinin olduğu birim olursa o kadar az sorun yaşanır. Bu sebepledir ki yetişmiş insan her geçen gün daha da kıymetli hale gelmektedir. Her sahada ve her alanda donanımlı insana ihtiyacımız vardır. Beşerî kaynağımızı son derece verimli kullanmalıyız. Çünkü yetişmiş bir adamın devlete, millete, aileye ve kendisine büyük bir borcu birikiyor. Bu borcu ödemenin yolu bilgi, beceri ve tecrübelerini kamu ya da özel sektörde, ülkesinin ve halkının lehine kullanmasından geçiyor. Kamu otoritesine düşen görev; objektif kriterlerle, bilimin ışığında, tarafsız, gerekli adli-idari soruşturmaların yapılmasının ve kişinin temsil kabiliyetinin ölçülmesinin akabinde uygun yerde istihdamıdır.

       Altını çizmemiz gerekirse; gençlik ve aile içerisindeki ahlaki yozlaşma ve beraberinde işsizlik ve çalışmama gibi git gide çözülmesi zor bir yumak halini almaya başlayan sorunlara gereken önlemleri alamazsak, bu sorunlar kronik hale gelecek ve yeni sıkıntılarla karşı karşıya geleceğiz. Bunlar üstesinden gelemeyeceğimiz, gücümüzü ve imkânlarımızı aşan mevzular değildir. Elimizdeki argümanları doğru kullanırsak kısa sürede çözüme kavuşturur ve yolumuza devam ederiz. Aslolan; İRADE beyanı ve kararlılığımızı gereken ne ise amasız, fakatsız ve lakinsiz olarak göstermemizdir. Çok güçlü bir devlet geçmişine sahibiz, devlet ve millet gönüllüsü olarak yetişmiş çok sayıda devlet adamımız var. Yeter ki biz doğru kişiyi, doğru zamanda ve doğru yerde konumlandıralım. İnanıyoruz ki kısa bir sürede birçok sorunun üstesinden gelinecektir.

     Ülkesinin ve devletinin ileri gitmesini isteyen her insan kendisini sorumlu hissetmelidir. Sadece kamu otoritesinden bir şeyler beklemek çok akılcı değildir. Çünkü kamu otoritesini de yönlendiren bizlerin talebidir. Doğruda ısrarcı olmalıyız, yanlışı anladığımız dakikada terk etmeliyiz. Kamu otoritesi de bizim kabiliyetimizi geliştirecek bir zemini oluşturmakla mükelleftir. Yine görevlendirmeler yaparken kişinin bilgi, beceri ve temsil kabiliyetine uygun, ADİL bir yöntem kullanmalıdır.

     Çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Ehliyet ve liyakat elimizdeki en güçlü anahtarlardır fakat müdahale edilmeyen sorunlu her alan daha da geniş bir yer işgal etmektedir. Vakit geçirmeden gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Öncelikli olarak gençlikle ve eğitimle ilgili adımlar atılmalıdır. Ardından ahlaki yozlaşmanın ve Türk aile yapısının bozulmasının önüne geçilmelidir. Olmazsa olmazımız ekonomi konusunda da sabırlı ve tutarlı olmalı; ekonomik aksiyonlarda tavizsiz, tasarrufu önceleyen bir tavır sergileyerek, dünya gerçekleriyle ve bilimsel verilerle hareket edilmelidir.

       Herkes bulunduğu yerde doğruluğuna inandığı mevzularda dirençli olmalıdır. Her sahada güçlü olmalıyız. Gayreti ve çalışmayı elden bırakmamalıyız. Umudu ve ümidi her daim diri tutmalıyız. En önemlisi de millet olma bilincimizi sürekli tazelemeli ve çeşitli argümanlarla bu bilinci diri tutmalıyız.