Gündem maddelerinin okunması ile başlayan toplantıda Gündem dışı söz alan MHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Savaş Mülazimoğlu, Türk Harf Devrimi Haftası nedeniyle bir konuşma gerçekleştirdi.

“Dün tabutluklarda yok edilmeye çalışılan Türk milliyetçiliğinin bağımsız Türk devletleri hedefinden sonra milli birliğin oluşturulması için ortak alfabe çalışmaları başlatılması çekilen çilelere, kanayan yaralara bir merhem olmuştur” Diyerek sözlerine başlayan MHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Savaş Mülazımoğlu konuşmasında şu ifadeleri kullandı;

“Dil insanların duygu, düşünce ve isteklerini anlatmak, birbirleriyle iletişim kurmak amacıyla kullandıkları sesli ya da yazılı göstergeler dizgesidir. Dil, toplumdaki bireylerin birbirleriyle anlaşmaları, kaynaşmaları, uyum içinde yaşayabilmeleri ve birikimlerini gelecek kuşaklara aktarabilmeleri için gereklidir.

Dil, kültürün en önemli ögesidir.

Dil, geçmişten gelir ve geleceğe aktarılır.

Anayasamızda yazdığı gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçe’mdir.

Türkçe, 1300 yıllık yazılı bir geçmişe sahiptir. İlk yazılı kaynaklardan olan ‘Orhun Yazıtları’na baktığımızda, yazı geleneğinin oluşmuş olduğu, soyut kavramların da yer aldığı işlek, akıcı bir dil görürüz. Beş bin dolayında sözcüğün kullanıldığı Orhun yazıtlarındaki bu dil, Türkçenin sözlü kaynağının çok eskilere dayandığını gösterir.

Köken bakımından Türkçe, dünya dilleri içinde Altay dilleri arasında gösterilmiştir. Türklerin İslamiyetler tanışmaları Arap kültürüne ilgi duymalarıyla birlikte, Türkçe Arapçanın etkisi altına girmiştir.

Oysa aynı dönemlerde 11. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, Türkçenin bir gün dünya dili olacağına inanarak, Araplar’a Türkçeyi öğretmek amacıyla Divanü Lügati’t Türk adlı sözlüğünü hazırlamıştır.

13. Yüzyılda Anadolu’da, Selçuklu döneminde Arapça resmi dil, Farsça edebi dil, halk için yazılan eserlerin dili ise Türkçe olmuştur.

Anadolu beylikleri döneminde, Karamanoğlu Mehmet Bey o ünlü buyruğunu vermiş; divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dilin kullanılmasını yasaklamıştır. Bu dönemde edebi ve dini eserler Türkçeye çevrilmiş, Türkçe gelişme göstermiştir.

Aynı dönemlerde Anadolu halkı, ninnilerini ve ağıtlarını Türkçe söylemeye devam etmiştir. Yunus Emre’yle başlayan halk edebiyatı; Hacı Bektaşi Veli, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan gibi sanatçılarla devam etmiş, bu sanatçılar halka halkın diliyle seslenerek, Türkçenin gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Osmanlı Türkçesi, saray ve çevresindekilerin, aydınların konuşma ve yazı dili olmuş, halk her zaman Türkçe konuşmuştur.

2. Abdülhamit döneminde, öze dönüş, millîleşme ve milletleşme konularında somut adımlar atılarak, ilk Türkçe sözlükler, dil bilgisi ve okul kitapları yazılmıştır.

Tanzimat döneminde batıyla ilişkiler sonucunda da Fransızca sözcükler Türkçeye girmiştir. Fakat bir önceki dönem gibi dilin yapısını zorlamamış, etki sözcük düzeyinde kalmıştır. Bu dönemin aydınlarından Şinasi, Namık Kemal ve Abdülhan Hamid Tarhan gibi sanatçılar, batıda yeni gelişen düşünceleri halka anlatmak için ilk kez sade bir dil kullanmanın gereğini duymuşlar ancak uygulayamamışlardır. Alfabe değişikliği düşüncesi de ilk kez tanzimat aydınlarınca gündeme getirilmiş ancak gelen tepkiler sonucu bu düşünceden vazgeçilmiştir.

 Ziya Gökalp, 1912-1913 yıllarında yazdığı Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak yazı dizisinden sonra 1916 yılında yazdığı ‘lisan’ adlı şiirinde daha önce makalelerde ortaya koyduğu görüşlerini tekrarlamıştır. Bütün trüklerin yalnız bir dili olduğunu, başka dili var diyenin başka bir emel taşıdığını söylediği şiirinin sonunda dil birliği sağlanamadığı takdirde Türk birliğinin sağlanmasının imkânsızlığını belirtmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte dil çalışmaları hız kazanmış, 1926 yılında dil encümeni kurulmuştur. Art arda yapılan inkılaplardan sonra, sıra uzun süredir düşünülen alfabeye gelmiştir.

1 Kasım 1928 de Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan bir karar ile yeni Türk harfleri kabul edilmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu konuda;

‘’Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.

Türk milletinin, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyoruz. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir. ‘’

Türkçe giderse Türkiye gider diyen merhum Prof.Dr. Oktay  Sinanoğlu bilim adamı sorumluluğuyla Türkçenin dünya dilleri arasında bilim dili olmaya en uygun dillerden biri olduğunu dile getirmiştir. Ona göre ‘’eğitimin Türkçe yapılmaması, bilim dili olarak Türkçeyi kısırlaştırmasının yanında, Türk çocuklarının ve gençlerinin zihnini de köleleştirmektedir.’’

Milliyetçi hareket partisi genel başkanı sn. Devlet Bahçeli’de; ‘’Türkçe bizim için, tıpkı masallarda tasvir edildiği üzere; zümrüt dağlardaki zirve, mor sisli ormanlardaki ziynet, gümüş köpüklü çağlayanlardaki zirvedir. Türkçe, aynadaki aksimiz, tarihteki anımız, atideki ahlakımız, cihandaki adımız, geçmişteki namımız, gelecekteki bahtımızdır’’ sözleri ile dilin önemine dikkat çekmiştir.

Sayın başkanım, değerli meclis üyeleri bugün yeni Türk alfabesinin kabul edilişinin yıldönümüdür.

Altaylardan Tuna’ya, Sibirya’dan Kerkük’e kadar uzayan engin Türk topraklarındaki Türk boylarının konuşup anlaştığı milli Türkçe sayesinde milli birlik tesis edilecektir. Memnuniyetle görüyoruz ki eylül ayı içerisinde Türk Dil Kurumu ve Türk Devletleri Teşkilatının ortaklaşa Bursa’da yaptıkları çalıştay sonucu Türk dünyası ortak alfabesi için Türk devletleri teşkilatı bünyesinde "ortak alfabe komisyonu" kurulması kararlaştırılmıştır.

Dün tabutluklarda yok edilmeye çalışılan Türk milliyetçiliğinin bağımsız Türk devletleri hedefinden sonra milli birliğin oluşturulması için ortak alfabe çalışmaları başlatılması çekilen çilelere, kanayan yaralara bir merhem olmuştur.

Bu uğurda mücadele eden, emek veren tüm ecdadımızı minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz”