Gölbaşı Belediyesi Eylül ayı olağan meclis toplantısı son oturumu Gölbaşı Belediyesi Meclis Salonunda Gölbaşı Belediye Başkan Yardımcısı Oğuz Kağan Tanrıverdi başkanlığında gerçekleşti.

Gündem maddelerinin ve önergelerin ardında mecliste gündem dışı söz alan MHP Gölbaşı Belediye Meclis üyesi Av. Alper Cebeci, 2022-2023 eğitim-öğretim yılının başlangıcı nedeniyle bir açıklama yaptı.

Açıklamasına “2022-2023 yılı eğitim dönemi bu ay içerisinde başlayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına tüm öğrencilerimize zihin açıklığı, Milli Eğitim camiamıza yeni eğitim döneminde başarılar dilerim” diyerek başlayan MHP Gölbaşı Belediye Meclis üyesi Av. Alper Cebeci, gölbaşı merkeze uzak öğrencilere yönelik belediye olanakları çerçevesinde sosyal faaliyetler yapılması gerektiğini söyledi.

MHP Meclis üyesi Cebeci “Eğitim, Gençlik Spor Komisyonu faaliyetlerimiz sırasında üzülerek gördük ki dış mahallelerimizde yetişen çocuklarımızın bir kısmı ilçe merkezimize yabancı, büyük bir bölümü başkent Ankara’ya yabancı durumda. Kışın okul, yazın köydeki iş arasında sıkışıp kalan bu genç beyinler kimi zaman ekonomik sıkıntılar kimi zaman da çalışma zamanlarının dışında bir süre bulamadıkları için buralara gelememişler veya getirilememişler. Onun için başkanlık makamının onayı ve uygun görürlerse meclisimizin kararı ile bu eğitim öğretim döneminde bu mahallerdeki çocuklarımıza yönelik sosyal ve kültürel faaliyetler planlayarak onların da hayatlarına güzellikler katalım. Hayata tutunmalarına, özgüvenlerinin artmasına ve en önemlisi de il ve ilçe merkezlerinde yaşayan kendi yaşıtları gibi bizim nazarımızda kıymetli olduklarını hissettirelim” dedi.

 

MHP Gölbaşı Belediye Meclis üyesi Av. Alper Cebeci, konuşmasına şöyle devam etti;

“Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz bu gençliği nasıl yetiştirmeliyiz. Bizim onlarla ilgili beklentilerimiz, onların bizden istekleri nelerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti emanet ettiği gençlik için diyor ki; ‘’ Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbaline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.’’

Ecdad nasıl yetiştirmiş Türk gençliğini, biraz ona bakmak gerekiyor sanırım. Türklere Anadolu kapısını açan Selçuklular daha 200 çadırlık bir oba iken Seyhun nehri kenarına gelmişlerdir. Harezm güçleri soğuk bir kış gecesinde baskın verirler, oba fazla insan kaybı yaşamaz ama sahip oldukları hayvan ve çadırlarının yarısını kaybederler. İşte Anadolu’nun kilidini açacak olan Alparslan ile lalası horasan erenlerinden Sarı Hoca’nın buluşması böyle bir olay ile başlar. Gece baskını olunca sarı hoca Oba Beyi Çağrı Beye derdi ‘’Önce çocukları kurtarın sonra da diğer malzemeleri’’ der. Sarı Hoca Alparslan’a önce kim olduğunu, sonra kim olacağını anlatır. Harezmî’n arkadan vurmasıyla Oğuz Boyu geri çekilip münkariz olurken, o'na ağlamamayı öğretir... "-yürü Alpaslan’ım!.. Gene geleceğiz!.. Hem de bin misli ile!" der...

En kötü zamanda bile bu genç beyinleri hiç umutsuzluğa sürüklememiştir.  İşte o gençlerden biri çıkıp ‘’ Size öyle bir yurt aldım ki, ebediyyen sizin vatanınız olacaktır’’ diyen Sultan Alparslan olmuştur.

Asırlar sonra Alpaslan’ı evirip-çevirip yetiştiren Sarı Hoca'nın rolü, bu defa aynısıyla Şeyh Edebali’dedir. Şeyh Edebali, hep hedefsizliğe at süren delikanlı Osman’ı keşfeder. Edebali, keşfettiği Osman’a el koyar... o'na babasının kılıcını gösterir. Babasının yerine hazırlar. bey Ertuğrul’dur. Osman’dır ama, perde arkasındaki taktiysen Edebali’dir. Akın izni o'ndan alınır. barış stratejisini o tespit eder. O kadar böyledir ki, Osman bey İnegöl tekfurluğu üzerine ilk akını düzenleme hazırlığını bitirdikten sonra, Edebali’den sefer izni alamadığı için tam 2 yıl beklemek zorunda kalmıştır. Işte "Cihan devletini kuran irade, şuur ve karakter" böyle bilenmiş, törpülenmiş, terbiye edilmiştir. Osmanlı Devlet ebet müddetinin temelleri de bu irade, şuur ve karakter üzerine oturtulmuştur.

Çağ açıp kapayan sultan Fatih’te aynı geleneği Akşemseddin sürdürür. Sultan Murad, üç yaşına basan şehzade Mehmet için hacı bayram Velî’den bir mürebbi ister. Hacı Bayram, yeni elverdiği Akşemseddin’i küçük Mehmed’i terbiyeye memur eder. Ak-Şeyh, üç yaşında teslim aldığı Mehmed’i Sarı Hoca'nın Alpaslan'ı yetiştirdiği titizlikle terbiye eder. O’na hep İstanbul’u gösterir. O’nun küçük ruhunu İstanbul sevdasıyla doldurur, öyle ki, şehzade Mehmed’in gözü sultan olduktan sonra bile artık İstanbul’dan başka bir şey görmemektedir.

Muhasara taktik ve gayreti de o'ndandır. Delikanlı sultan, muhasaranın uzamasından bunaldıkça o'na "fetih hadisini hatırlatır... Genç padişah bir ara muhasaradan vazgeçmeyi bile düşünür. Fakat hocasını hep karşısında bulur. "dayanın, fetih müyesser olacaktır..." müjdesi ile askeri ve kumandanları teşci eder... 20 yaşındaki genç sultan, "fatih" unvanını, ak-Hoca’nın fethin müyesser olması için kapandığı secde anında alır...

İşte bu ülkü ile yetiştirilen gençler, Niğbolu’da Yıldırım olmuş, Çaldıran’da Yavuz olmuştur. Dumlupınar’da Atatürk olmuş, Erzurum’da Karafatma olmuş, Kastamonu’da şerife bacı, İstanbul’da Halide Edip olmuşlardır. Çanakkale’de Seyit Onbaşı olmuştur. Anadolu bu harç, bu emek, bu dualar ile vatan olmuştur”