Hepimizin hayatında bir dönem vardır ki, duygular karmakarışıktır, beden hızla değişir, zihin sorularla doludur. Bu dönem, çocuklukla yetişkinlik arasında bir köprü olan ergenlik dönemidir. Her bireyin kendine özgü bir ritimle yaşadığı bu dönem, sadece biyolojik bir geçiş süreci değil; aynı zamanda kimliğin, değerlerin ve hayata bakışın şekillendiği eşsiz bir evre olduğunu belirten Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Nesibe Aydın Okulları Bilim Kurulu Başkanı Erten Gökçe; ergenliğin yalnızca hormonların değil, aynı zamanda hayallerin, kırılmaların ve dönüşümlerin de dönemi olduğunu belirtiyor. Ergenlik, ortalama 10–19 yaş arasını kapsıyor olsa da etkileri bireyden bireye farklılık gösterir. Dünya Sağlık Örgütü, bu dönemi fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan hızlı değişimlerin yaşandığı bir evre olarak tanımlar. Bedenin büyümesi kadar, bireyin benliğini inşa etmesi de bu sürecin temel parçalarındandır. Ergen, artık çocuk değildir ama henüz yetişkin de sayılmaz. Bu ikili durum hem ergenin hem de ailesinin zaman zaman bocalamasına yol açabilir. Birçok ebeveyn ve öğretmen için bu dönem “zor” olarak anılsa da aslında ergenlik bireyin hayat yolculuğunda keşfe çıktığı en özel duraklardan biridir. Aileler bu dönemde sabırlı, anlayışlı ve iletişime açık olmalıdır. Gençler, sorgular, sınırları zorlar, aidiyet arayışı içine girer. Bu arayış sürecinde onları yönlendirmek değil, onlara eşlik etmek önemlidir. Antoine de Saint-Exupéry'nin dediği gibi, “İnsan ancak yüreğiyle baktığında gerçeği görebilir.” Ergenin iç dünyasına yüreğimizle bakmadıkça, onu gerçekten anlayamayız. Ergenlik döneminde özgüven gelişimi, sosyal ilişkiler, akademik beklentiler ve kimlik arayışı iç içe geçer. Genç birey, arkadaş çevresinin onayına daha fazla ihtiyaç duyar, bazen aileden uzaklaşır gibi görünür. Oysa bu, bağımsızlaşma sürecinin doğal bir parçasıdır. Bu dönemde gençlerin hayata dair ilk ciddi kararlarını almaya başladıkları da unutulmamalıdır. Seçtikleri arkadaşlar, ilgi duydukları alanlar, hatta dinledikleri müzik bile kimliklerinin bir parçası haline gelir. Kimi zaman bir şarkı, bir kitap ya da bir öğretmenin sözü hayatlarının yönünü etkileyebilir. Psikolojik açıdan, ergenlik döneminde yaşanan iniş çıkışlar oldukça doğaldır. Ruh halinde sık değişimler, duygusal yoğunluklar, gelecek kaygısı ya da benlik çatışmaları bu sürecin kaçınılmaz bileşenlerindendir. Ancak sağlıklı bir iletişim ortamı, sevgi ve anlayış dolu bir aile yapısı, ergenin bu dönemi daha dengeli yaşamasını sağlar. Okulların rehberlik servisleri, spor, sanat ve sosyal etkinlikler de gençlerin kendilerini ifade etmeleri için önemli fırsatlar sunar. Ergenliğin en hassas noktası, bireyin kendini değerli hissetme ihtiyacıdır. Onu yargılamadan, olduğu gibi kabul ettiğimizi hissettirmek, aslında büyümenin sancılarına en güzel çözümdür. Çünkü ergenlik, hayatın belki de en çok anlaşıldığımızı hissetmek istediğimiz dönemidir. Victor Hugo’nun dediği gibi, “Gençlik, geleceğin aynasıdır.” Bu aynada ne gördükleri, yarının toplumunu doğrudan etkiler. Ergenliğin sadece yaşanıp geçilen bir dönem belirten Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Nesibe Aydın Okulları Bilim Kurulu Başkanı Erten Gökçe; ömür boyu hatırlanan ve kişiliğin temelini oluşturan bir zaman dilimi olduğunun altını çizdi.